Van Gölü, Türkiye’nin yüzölçümü açısından en büyük gölü olarak biliniyor. Bunun yanı sıra aynı zamanda dünyada en büyük sodalı göl olma özelliği de Van Gölü’ne ait. Van ve Bitlis illeri arasında konumlanan Van Gölü, hemen yanı başında yer alan Nemrut Dağı’nın patlaması sonucunda meydana geldi. Bu özelliği sebebiyle de bilim dünyasında volkanik set gölü olarak sınıflandırılıyor. Gölün suları tuzlu ve sodalı olduğu için, gölde çok az canlı türü yaşayabiliyor. Bunlardan en ünlüsü, endemik bir balık olan inci kefali. Gölde uzun yıllardır efsanevi bir canavarın yaşadığına inanılması da burayı ilginç kılan detaylar arasında yer alıyor. Van Gölü hem tarihi hem de kültürel açıdan zengin bir bölge olması ile öne çıkıyor. Gölün doğusunda bulunan Akdamar Adası aynı zamanda 10. yüzyılda inşa edilmiş ve günümüzde halen ayakta olan Akdamar Kilisesini de içerisinde barındırıyor. Kilise, Ermeni mimarisinin en güzel örnekleri arasında yer alıyor. Duvarlarında Hristiyanlık için önemli olan çeşitli sahneler bulunması burayı değerli kılıyor. Kilise, 2007 yılında restore edildi ve müze olarak hizmet vermeye başladı.
Van Gölü’nün adaları olan Çarpanak, Ardır ve Kuş Kültür Bakanlığı tarafından arkeolojik sit alanı ilan edildi ve korunma altına alındı. Gölün kıyısında ise, çeşitli plajlar, koylar ve kaplıcalar bulunduğu için birçok kişi burayı ziyaret edebiliyor. Van Gölü’nün en ilginç özelliği kış aylarında dahi sularının donmaması. Bunu sağlayan ise, yüksek pH değeri ve tuzluluk gibi nedenler. Van Gölü, doğal güzellikleriyle de göz kamaştırıyor. Gölün çevresinde Süphan ve Nemrut gibi önemli dağlar birçok güzel karenin yakalanmasına imkan tanıyor.
